Yazar: STEFAN ZWEIG
Kitap Sayfası: 80
ALINTI:
"Korku, cezadan daha berbattır, çünkü
ceza bellidir, ağır veya hafif; bilinmeyene, sınıflandırılmamışa kıyasla ceza,
daha az ürkütür."
Herkese
merhaba millet. Bugünkü yazıma hoş geldiniz. Bu aralar Modern Klasikler Serisi
okumaya ağırlık verdim. Daha çok eğlenceli gelmeye başladı. Hem fiyat olarak
hemde konu olarak bana daha çekici gelmeye başladılar. (Öğrenci hali biraz, şu
zamanda kitap almak zor oluyor.😂) Bugün sizlere Modern
Klasikler Serisi’nin 57 numaralı kitabı anlatacağım. Haydi şimdi kitabımıza
dönelim.
Öncelikle kitabın adına bakalım. Korku. Ben kitabı elime ilk aldığımda
korkutucu bir hikaye bekliyordum. Fakat biraz dram ağırlıklı bir kitap
çıktı. Konusuna değinmeden önce söylemeliyim ki spoiller vardır.
Kitabımızın konusu: Irine, burjuva sınıfından, rahat ve istediğini elde
edebilen bir kadındır. Oldukça ünlü bir avukatla evli ve çocuk sahibi olan bu
ana karakterimizin hayatı ne mutlu ne mutsuz gayet stabil bir biçimde
devam etmektedir. Kendisini bu sabit hayattan nasıl çıkardığını bilmeyen Irine,
birden kendisini kocasını aldatırken buluyor. Piyanistle gizli ilişkisini hem korku hemde heyecan içinde
yürütmektedir. Bu tattığı duygular, onu stabil hayatından çektiği için Irine'ye
zevk vermektedir. Bundan dolayı ilişkisinin dikkatli ve göze batmadan
yürütmektedir. Fakat bir gün aşığının evinden çıkarken bir kadın tarafından
yakalanıp, aşağılanır. Korku içinde evine kaçan ana karakterimize, kitap
boyunca tehdit unsuru olmaktadır. Biri tarafından yakalanmanın verdiği
korkuyla Irıne evine kapanır ve bu durum gittikçe göze batmaya başlar. Kocası
bu durumu fark ettikçe, karısına soğuk ve nefretle bakmaya başlar. İşte
bunların sonucunda da Irine, yaptıklarının ortaya çıkmasından korktuğu
için sürekli çaba harcaması gerekmiştir. Kısacası kitap bizlere bir kadının
aldatmasını ve bu kadının nasıl yavaş yavaş düştüğünü anlatmaktadır. İşte bu olayın çözümü ve karmaşasının tüm ayrıntıları kitaba konu olmuştur. Sizlere daha fazla
açık vermemek için konuyu burada keseceğim 😂 Şimdi de kitabın yazım diline değinelim.
Eğer Stefan Zweig kitabı okuduysanız yazım dilinde bir erkeksilik göze
batıyordu. İşte bu kitapta beni en çok şaşırtan bu yönü olmuştu. Çünkü bir
kadının gözünden, oldukça feminen bir şekilde yazılmıştır. Bu feminenliği
de, diğer kitaplarındaki gibi muhteşem bir dille yazmış. Yine sade, yine akıcı bir konu. Stefan
Zweig'ın kitaplarını okudukça "iyiki okumuşum" diye boşuna demiyorum.
Bana göre bu kitabı diğer kitaplara göre biraz daha acı ağırlıklı. Önceki
kitaplarını okurken de bu acıyı ve dramı hissedebilmiştim ama bu kitapta çok
ayrı hissettim. Belki de bir kadının gözünden yazdığı ve bana daha
yakın geldiği içindir.
Her zaman cezanın ne kadar kötü bir
şey olduğunu düşünürken, bu kitabı okuduktan sonra Stefan Zweig sayesinde
aslında, cezanın ne kadar basit ve rahatlatıcı olduğunu en kötüsünün yaptığımız
şeyin gizlenmesi ve bunun bize verdiği rahatsızlık ve vicdan azabının daha kötü
olduğunu gördüm. Şu ana kadar okuduğum en iyi ders veren kitap oldu. Sizlere
tavsiyem alıp hemen okumanız. Zaten 80 sayfa olmasından dolayı, bu 1-2 saat
içerisinde de bitireceğinize emin olabilirsiniz.
Evet arkadaşlar. Bugünkü kitap yorumum bu
kadar. Bir sonraki yazımda Hercai’yi sizlere anlatacağım. Artık ondan sonra da
ne anlatacağım belli değil 😄Tatilimi iyi değerlendirip o kadar çok kitap
bitirmeye başladım ki, sizlerle hangisini paylaşacağım konusunda çok
kararsızlaştım. Belki kitap yorumlarının arasına, dün yaptığım kitap
alışverişinden sizlere bahsederim. Artık ne olacak sürpriz olsun. Dediğim gibi
çok kitap bitirmeye başladığımdan, hangi kitapları alacağımı bilmiyorum.
Tavsiye ettiğiniz kitaplar varsa yorumda belirtirseniz çok sevinirim 😊 Eh artık
burada yazıyı bitirme vaktidir. Kendinize iyi bakın arkaşlar. İyi tatiller ve
bol kitaplı günler😊👋
⭐⭐⭐⭐⭐
PUAN: 5/5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder