Sayfalar

19 Şubat 2021 Cuma

SENİN ADIN

 
Herkese merhaba arkadaşlar. Çok ama çok uzun zamandır blogumda herhangi bir paylaşım yapmıyordum. Nasılsınız? Hayat nasıl gidiyor? Umarım her şey güzeldir. Benim artık sıradanlaşmış bir halde iş ve ev arasında mekik dokuyarak geçiyor. Kitap okumalarınız nasıl? Eh, en önemli soruyu tabi ki atlamayacağım. Açıkcası ben bir ara tıkanmıştım ve okuyamıyorum. Alacakaranlık'ın son kitabında takılı kaldım. Çok güzel bir kitaptı ama ben ara verdim diye mi yoksa gerçekten her şey çok mu monoton gidiyordu da sıkıldım bilmiyorum. Neyse ki zorlayınca çabucak bitti. Şimdiyse bu güzel mangayla yeniden hızlanmış olabilirim. Biliyorum baya bir ara verdim ama bugün bunu telafi etmeyi planlıyorum. Bugün "artık zaman geldi"  diye düşünerek sizlerle çok etkilendiğim bir kitaptan daha doğru bir mangadan bahsedeceğim.  

Senin Adın (Your Name) orjinal adıyla Kimi No Na Wa, aslında bir animedir ve mangası yeni çıkmıştır. Belki de bizim ülkemize yeni gelmiştir (yanlış bilgi vermeyeyim, emin değilim) Ben önce animesini izledim sonradan mangasını okudum. Zaten animeyi izleyeli yıllar olmuştu ama mangayı okumadan öncede tazeleme yapıp okumak istedim. Konu olarak paralel zamanlarda geçen aşkı ele alıyor. Baş kahramanlarımız Taki ve Mitsuha geceleri uyuduklarında birbirlerinin bedenlerinde yer değiştirirler. Başlarda bunu bir rüya sansalarda zaman geçince gerçeğin farkına varmaya başlarlar. Birbirlerine mesajlar bırakarak bu durumu kontrol altına almaya çalışırlar. Taki beklenmeyen meteor düşmesine kadar. İtomori bir gecede yok olan kasaba olarak her yerde yer edinir. Zaman paradoksu burda devreye girer ve Taki, Mitsuha'yı kurtarmak için arayışlara başlar. Aslında manga ve anime çok bölümlü olarak olayları gerçekleştirmektedir. Olaylar kademeli ve yavaş bir şekilde gerçekleşiyor. Normalde bu durum sizleri sıkabilirdi ama burda bir gariplik var. Nedir bu? Birinci ve en büyük nedeni samimiyet. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama o kadar içten bir manga ki kendinizi hemen olayların içinde buluyorsunuz. İkinci nedeniyse birinci nedene bağlı olarak çaresizlik. Sizi bir yerden sonra o kadar çaresiz hissettiriyor ki olaylar iyice dikkat çekici oluyor. Açıkcası bu kadar kapsamlı bir mangaya ilk defa denk geliyorum. Çizimleri çok ayrıntılı. Bazı sayfaları renkli, aşağıya ekledim bazı sayfaları. Her şeyi geçtim çok duygusal. Bazı sahneler sizi o kadar şaşırtacak ki oturup ağlayacaksınız. Benim gibi odunu bile duygulandırdıysa sizede her an her şey olabilir. 

Eh bugünki yazımında sonuna geldik. Bir sonrakinde görüşmek üzere. Görüşürüz, bol kitaplı günler! 

PUAN: 5/5






31 Aralık 2020 Perşembe

2020 Yılı Okuduğum Kitaplar


 Herkese mutlu yıllar dileyerek merhabalar diliyorum. Nasılsınız gençler? 2020 yılınız nasıl geçti? Toplam kaç kitapla bitirdiniz ve hedeflerinize ulaşabildiniz mi? Öhöm öhöm. Bu yıl benim için tam bir utanç kaynağıymış. Kötü olansa ben bu durumu 2020 yılının son günlerinde farketmem oldu. Kötü olan şu ki: Hedefimi anca yarı edebilmişim. Toplam 60 kitap okuyacağım demişim. Bilin bakalım ben kaç okudum. Sadece 35 kitap. Bu durum beni çok üzdü. Son üç yıldır okuduğum kitapları kaydediyorum ve en az bu yıl okumuşum. Tabi bunun nedenini çalışmaya başlamama bağlıyorum. Önceki yıllar okula gidip gelirken yolda sürekli kitap okurdum ama çalışmaya başladığımda yorgunluktan olsa gerek kitap pek okuyamadığımı farkettim. Bu duruma acil bir çözüm bulmam gerek; yoksa hayallerimdeki kütüphaneyi yapmak minimum 20 yılımı alır. Şimdi sizlere bu yıl okuduğum kitapların listesini göstereceğim. Kısa bir listeden sonra konuşmaya devam edeceğim.

  1. Gurur ve Önyargı
  2. Gece Sirki
  3. Suç ve Ceza
  4. Zamanın Dönüşümü
  5. Isla ve Mutlu Son
  6. Yeşilin Kızı Anne
  7. Akhilleus’un Şarkısı
  8. Yara İzi Kralı
  9. Aristo ve Dante Evrenin Sırlarını Keşfediyor
  10. Uzak Yıldızlar
  11. 02:02 Ayçiçeği Karnavalı
  12. İsyan
  13. The Book Of M
  14. Hayat Kitabı
  15. Prenses ve Hayranı
  16. Winter
  17. Yalancı Aşklar Sokağı
  18. Hekate’nin Kızları
  19. Lola ve Komşu Çocuk
  20. İkinci Şans 
  21. Olalla 
  22. Mavi Gece
  23. Fantastik Canavarlar Nelerdir? Nerede Bulunurlar?
  24. Nevernight - Kuzgunin Gölgesi
  25. Anna ve Fransız Öpücüğü
  26. Bana Üç Şey Söyle
  27. Alice Harikalar Diyarında
  28. Gecenin Gölgesi
  29. Levana
  30. Kutup yıldızı 3
  31. Aşk ve Dondurma
  32. Gecenin Hikayesi Dora
  33. Veronika Ölmek İstiyor
  34. Uzaktan Kumandalı Kız
  35. Ben, Kirke 

İşte, listenin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Şöyle bir üstünkörü göz attığımda, gözüme uzun gözükmedi dersem yalan söylemiş olurum. Ama koskoca 1 yıl bu kadar kitabın okunmasının az olduğu gerçeği beynimden kaçmıyor. Sanki okuma performansımda yalpalama var gibi. Önceden çok hızlı okurdum. Mesela köye tatile gittiğimiz 15 günde en az on kitap bitirirdim. Hemen hemen iki günde bir kitap bitirmeye denk geliyor. Ama şimdi on beş, yirmi gün hatta aylarca bitiremediğim kitaplarım oldu. Sorun bende mi kitaplarda mı ayırt edemiyorum. Şimdi size bu listede en sevdiğim kitabı tavsiye edeceğim: Tabiki de Gurur ve Önyargı. Aslında 2020 yılının kapanışı bu kitapla yaptığımdanda size tavsiye etmiş olabilirim. Sonuçta bir yıl önce okuduğum kitabı hatırlamam mucize olurdu. Burda bir not geçeyim: Hatırlamam derken tam unutmuşluk yok ortada. Sadece hafif anımsamalar var. Bu anımsamalarda beni pek tatmin etmiyor. Bu arada sizde de böyle bir sorun var mı: Okuduğunuz kitabı hatırlıyor musunuz? Ben bitirdiğim bir kitabın üstüne üç, dört kitap okuyayım hemen unutuyorum. Hele aradan bir de uzunca bir zaman geçtiyse eyvah eyvah. Benim gibi unutan insanlara az rastladım. Kendim için konuşayım, bu unutma durumu bazen kendimi balık gibi hissetmeme sebep oluyor. Boş yere okumuşum gibi hissettiriyor ve üzüyor. Umarım beynim okuduğum kitaplardan okurken ders çıkarıyordur da boşuna okumuyorumdur. Şimdi asla ama asla unutmayacağım 35 kitaptan en sıkıcısını ilan edeceğim: Hekate’nin Kızları. Herkes o kadar çok övmüştü ki bu kitabı, benim için tam bir hayal kırıklığı oldu. Heralde bu kitabıda bitirmem bir ay kadar sürmüştü. Bir de seri diye biliyorum. Umarım devamı bu kadar sıkıcı olmaz. Malum başladığım kitabı ve serileri bitirme takıntım var. Bundan dolayı mecbur bitirmeliyim. 

2020’yi geride bıraktığımızı göre sırada 2021 yılı için hedef koymak var. Bu sefer kendimi tanıdığımdan biraz gerçekçi hedef koydum: “40 kitap.” Şuan kendime gaz veriyor okuyabilirsin diye ama kendime güvenim yok. Umarım 2021’in bitişinde sizlere hedefimi tutturdum veya aştım diyebilirim. 

Biraz uzun bir yazı oldu. Yorulduğumu belirterek müsadenizle çekiliyorum. 40 kitap için ilk adımımı atmaya gidiyorum ve açılışı “Gece Yarısı Güneşi”le yapıyorum. Sizde daha fazla durmayın ve başlayın! Mutlu yıllar herkese, hoşçakalın!

23 Eylül 2020 Çarşamba

KİTAP ALIŞVERİŞİM-4 (EYLÜL)



 Herkese merhaba arkadaşlar. Nasılsınız? Günleriniz nasıl geçiyor? Artık okullar başladı. Yoğun tempolara geri dönmüşsünüzdür. Tabi bu tempoyu özlemiş olmanız çok muhtemel. Çünkü uzun süredir evde tıkılıydık. Tabi şu günlerde mümkün olduğunca tıkılı kalmamız hepimiz için daha iyi olacaktır. Benim günlerim işte çalışmakla geçiyor. Maalesef yoğun bir tempoda çalıştığımdan çok yorgun oluyorum. Bir önce ki yazımda sizlere kitap alışverişi yaptığımdan bahsetmiştim. Ben hastanede çalışmaya başladığımdan dolayı, yirmi dört saat nöbet tutarak çalışıyorum. Bundan dolayı kitap alışverişimde elimi bonkör tutmuş olabilirim😂 Sırf nöbetlerde geceleri okurum diyeydi. Tabi bu amacıma ulaşamadım. Çünkü fazla yorgun oluyorum. Kitabı okumama bile gerek kalmadan, sadece kapağını açmam uykumun gelmesine sebep oluyor. Aslında böyle bir durumu ilk defa yaşıyorum. Önceden insanlar kitap okurken uykusunun gelmesine çok şaşırırdım. Heralde kitap sıkıcı yada kitabı sevemedi derdim. Ama gelin görün ki sebep onlar olmayabiliyormuş. Bende olduğu gibi yorgunluk buna neden olabiliyormuş. Umarım tempoda bir azalma olurda bende rahat rahat kitap okuyabilirim.

Hepimizinde olduğu gibi benimde kütüphane oluşturma hayalim var. Bu son alışverişimle beraber toplam 177 kitabım oldu. Aslında sayı olarak çok gibi görünsede maalesef az. Okunacak o kadar çok kitap var ki... Ve bir de bu sayıdaki bir kitap tahminimce bir buçuk kitaplık kadar kitaplık dolduruyor. Eh bende dolu ve okunmuş kitaplardan oluşmuş bir sürü kitaplık istiyorum. Bundan dolayı aldığım kitapları hemen bitirip yenilerini almak istiyorum. Sırf bu düşünceden dolayı okuduğum kitaplardan zevk alamamaya başladım. Sanki bitirmek için okuyormuşum gibi geliyor,  okumak için değil. Umarım bu durum yakın vakitte düzelir. Evet arkadaşlar, çok fazla gevezelik ettim. Şimdi konumuza dönelim.

Geçen yazımda bahsettiğim üzere bu ayın on üçü gibi hızlı bir kitap alışverişi yaptım. Burada hızlıya özellikle vurgu yapmak istiyorum. Çünkü beni pişman eden bir alışveriş oldu.Her zaman ki gibi bu alışverişimi de kitapsepeti.com adresinden yaptım. Benim hesabımda favoriler kısmına almak istediğim kitapların listesini oluşturdum. Tabi hepsi yok. Sitede gezerken gördüklerim kısmıyla olanlar var bu listede. Normalde kitap alırken bir kısmını favorilerden bir kısmınıda sitede gezerek, gözüme kestirdiğim kitaplardan seçerek alırdım. Ama bu sefer hepsini favorilerimden aldım. Sitede hiç gezinmedim ve pişmanlığımın sebebi oldu. Çünkü yeni çıkan kitaplar varmış. Özellikle okuduğum serilerden bazılarının çıkmış kitapları var. Mesela Cam Şato'nun devamı çıkmış yada en çok merak ettiğim Alacakaranlık serisinin yan kitabı tarzında bir kitabının çıkması oldu. Stephenie Meyer, son kitapta olayları Edward'ın gözünden anlatmış. Çok merak ediyorum bunu. Şuan size bunu yazarken bile meraktan çatlamak üzereyim. Bundan dolayı bu alışverişte aldığım kitapları hemen bitirip almam gerek. Elimde bunlar varken alamıyorum. Çünkü elimde fazla kitap olunca okuyamıyorum. Eh, yinede pişmanlığımın sebebinin kitapların kötü olmayışını size anlatmış oldum. Tabi okuduklarıma göre diyorum bunları. Yinede hepsi çok tatlı duruyor😇 Bu alışverişimde toplam yedi kitap aldım. Aralarından birisi hediye olarak bana geldi. Altı kitap fiyatı ödedim. 159 TL civarında bir ücret ödedim. Aldığım kitaplardan indirimde olmayanlar vardı. Bundan dolayı fiyatı kabarık tuttu. Şimdi sizlere aldığım kitapların listesini ve fiyatlarını liste halinde vereceğim:

1. Isla ve Mutlu Son 19,90 TL

2. Uzak Yıldızlar 23,04 TL

3. Aristo ve Dante Evrenin Sırlarını Keşfediyor 24,68 TL

4. Zamanın Dönüşümü 40,19 TL

5. Akhilleus'un Şarkısı 25,20 TL

6. Yeşilin Kızı Anne 25,95 TL

7. Yara İzi ( Hediye olarak geldi ) Güncel fiyatı 29,90 TL

Evet, işte bütün aldıklarım bunlardan ibaret tuttu. Hediye olarak gelen kitap bugün indirimde ve 29,90 TL. Konusu nasıl bilmiyorum ama içlerinden tasarım olarak en çok beğendiğim Yara İzi olmuştu. Tabi daha okumadım. İlk olarak okuduğum Uzak Yıldızlar oldu. Seriyi tamamen bitirmek istedim ve bitti. Belki bir sonraki yazımda sizlere serinin kitaplarını tek tek anlatmak yerine topluca Ay Günlükleri'ni anlatırım. Tabi öyle bir şey yaparsam uzun bir yazı olacaktır. Nede olsa uzun ve güzel bir seriydi. Bugün de yeni kitaplar arasında Aristo ve Dante Evrenin Sırlarını Keşfediyor'a başladım. Uzun zamandır merak ettiğim bir kitaptı. Daha başlardayım ama güzel bir başlangıç yaptını düşünüyorum. Şuan yazımı bitirip hemen kitaba koşmak istiyorum. Aşk maceraları özlemişim😂 

Ben artık gidip kitabımı okumak istiyorum. Umarım kısa bir sürede kitapları bitiririm de sizlerle yeni alışveriş yazısı paylaşırım. Kendinize iyi bakın millet. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, bol kitaplı günler! 💫 

12 Eylül 2020 Cumartesi

02:02 AYÇİÇEĞİ KARNAVALI

Kitap Sayfası: 400
Yazar: N.G. KABAL


Alıntı:
"Hayat elindeki her şeyi ortaya koyduğun bir kumar değil, sahip olduğun en küçük şeye bile sıkı sıkı tutunmaktan ibarettir."
Herkese merhaba arkadaşlar. Nasılsınız? Günleriniz nasıl geçiyor? Benim günlerim dolu dolu geçiyor. Altı günde yeni bir kitap bitirdim. Tabi daha kısa sürede bitirirdim ama verdiğim kitap siparişi daha bugün gelebildi. Bende kitapsız kalmak istemediğimden yavaş okudum. Şimdi sizlere bugün bahsedeceğim kitaba dönelim. 
Bugünkü kitabımız 02:02 Ayçiçeği Karnavalı. Yazarımız N.G. Kanal. Ben N.G. Kabal'la başka bir kitapla
tanışmıştım. Yazdığı kitapları çok sevmiştim ve bugün bir başka kitapla ayrı bir penceren daha tanıdım.  Yine muhteşem bir kitap yazmış. Ayçiçeği Karnavalı bizlere, birbirinde haberi olmayan ikiz kardeşlerin gerçekleri öğrenmesiyle kitabımız başlar. Asıl gelişme çantalarının karışmasıyla, hayatlarının yer değiştirmesini anlatır. İkiz kardeşler ve kitabın ana kahramanları olan Dolunay ve Çiçek, ufak bir oyun oynarlar. Dolunay zengin bir aileye verilmiş evlatlık bir kız, Çiçek ise kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan genç kızdır. Dolunay, Çiçek'in yerine; Çiçek ise Dolunay'ın yerine geçer. Aslında konu çok basit seçilmiş ama olay çok farklı işlendiğinden kitabın çok ayrı bir havası var. İki kızında hayatın farklı yönlerini görmesi, aslında gerçekte ne istediklerini bulmalarını sağlar. Kitapta çeşit çeşit karakterler var. Yazar birçok hayata, birçok soruna ince ince dokunmuş. Hepsinin hikayesi farklı ve hepsinin hikayesinin okudukça öğreniyorsunuz, yazar hepsini topluca bir yerde vermemiş. En güzel kısmı bu olabilir. Çünkü insanı merakta bırakıyor. Benim en sevdiğim karakter Dolunay oldu. Onda biraz kendimi bulmuş bile olabilirim 😂 Sevmediğim hatta aşırı uyuz olduğum ise Çiçek oldu. Aşırı inatçı ve düşüncelerinin hepsi çok zorlama geldi. Tabi bu bana göre öyle. Düşüncelerini kendine çok fazla saklıyor. O kadar çok sakladığı şey var ki, bana göre bir insan bunların altından patlamalı. Ondan sevemedim. 

Yazarın yazım diliyse Gecenin Hikayesi'nde daha farklı olduğunu düşünüyorum. Orada da yazım dili sadeydi ama bu kitapta daha da sadeleştirmiş, daha akıcı olmasını sağlamıştır. Kitapta karakter sayısı fazla değil ama bir evin içinde yaşayan insan sayısı fazla olduğundan okuya ilk başladığınızda betimlemelerde karışıklık olabilir. Kitabın ortalarına doğru karakterler tamamen yerine oturuyor. 

Bir önceki yazımda sizlere de bahsetmiştim. Yaklaşık beş aydır kitap alışverişi yapmıyordum. Çünkü aldığım kitapların çoğu sıkıcıydı ve okumam uzun sürmüştü. Şimdi bu kitabı okuyunca yeniden eski tempoma dönmüş gibi hissediyorum. Çünkü çok güzeldi. Beni kendi dünyasına çekip; oradaki aşkı, arkadaşlığı, üzüntüyü ve mutluluğu içten bir şekilde hissettirdi. Çok akıcı ve heyecanlı bir kitaptı. Özellikle okuduğum son beş kitapta beni merakta bırakan olayla denk gelmiyordum. Neredeyse merakta kalmanın nasıl bir şey olduğunu unutacaktım. Ta ki Ayçiçeği Karnavalı’nı okuyana kadar. N.G. Kabal yine elleriyle şov yapmış. Bizlere çok güzel bir dünya sunmuş. 

02:02 Ayçiçeği Karnavalı’ndan sonra başka kitaplarla karşılaştım. Kitabı aldığım kırtasiyede sadece bu olduğundan bunla başladım. Zaten araştırmalarıma göre seri şeklinde değilmiş. Diğerlerinin adlarını da vereyim. Hep beraber okuyalım. “00.00 Bizi Sizi Düşünüyoruz ve 01:01 Bugün Adımı Sen Koy.” Yakın vakitte kitap alışverişi yaptığımdan bu kitapları alamayacağım ama bir sonraki kitap alışverişimde iki kitabı da almayı planlıyorum. 

Evet arkadaşlar. Bugünkü kitap yorumum bu kadardı. Bir sonraki yazımda sizlerle son kitap alışverişimde aldıklarımı paylaşmayı planlıyorum. Umarım planlandığı gibi gider 😂 Elime yeni kitaplar ulaştığından artık hızlı hızlı okumaya başlayabilirim. Şuan da okuduğum güncel kitabım son kitap alışverişimden Uzak Yıldızlar oldu. Umarım eğlenceli bir kitaptır da hemen biter. Eh, çok gevezelik yaptım. Artık sona gelelim. Kendinize iyi bakın millet. Bol kitaplı günler!

⭐⭐

PUAN: 5/5



5 Eylül 2020 Cumartesi

İSYAN

Kitap sayfası: 296

Yazar: Cındy PON

Alıntı:
"En güzel yaratıklar genelde en tehlikelilerdir."

Herkese iyi akşamlar arkadaşlar. Yine uzun bir aradan sonra sizlere yeni bir kitap yorumuyla geldim. Nasılsınız? Hayatlar nasıl geçiyor? Benim çok yoğun geçiyor. İşten pek fırsatım olmadığından uzun süredir paylaşım yapmıyorum. Tabi asıl sebebi benim kitap okuyamamam oldu. Evet yaklaşık bir aydır elimdeki bir kitabı bitirmeye çalışıyorum. Son kitap alışverişimde aldığım kitapları daha yeni bitirebildim. Neden bu kadar yavaşladım, kitap okuyamadım bir türlü bilmiyorum. Açıkcası son aldığım kitaplardan hiç zevk alamadım, benim için tam bir işkenceydi. Bugün elimdeki son kitabı bitirince yeni bir kitap alışverişi yaptım. Umarım bir önceki gibi olmaz diyorum ve şimdi kitap yorumuna geçiyorum.

Bugün sizlere başlıktan gördüğünüz üzere Ciny Pon'un "İsyan" adlı kitabını anlatacağım. Konusuyla başlayacak olursak, ikiye ayrıldığını düşünüyorum. Birincisi zengin kesim olan yoular ve fakir kesim olan maileri konu alması. Bu iki zıtlık kitabın temelini oluşturuyor. İkinci olarakta tıpkı günümüzde olan Covid salgını gibi kitaptada bir salgın hastalığından bahsediliyor. Hastalıkla birlikte hava kirliliğininde yolun olduğu yerde olay yaşanmaktadır. Bu hava kirliliği o kadar fazladır ki yoular tulumlarla gezmektedir. Meilerin gücü yetmediğinden hava kirliliğinden etkilendiğiyle aynı zamanda salgında eklenince insanlar ölmeye başlarlar. Bu tür adaletsizlikler üst üste gelmesiyle bir grup genç plan yapmaya başlar ve bu durumu düzeltmeye çalışır. Macera ve birazda aşkın yer aldığı bu kitap bana pek hitap etmedi. Nedenlerini en son sizlere açıklayacağım. Şimdi yazım diline geçelim.

Aslında klasik bir yazım dili var. Sade. Betimleme yönünden bir eksik olduğunu düşünüyorum. Yazım dili olarak akıcıydı ama konusu sıkıcı olduğundan bana akıcı gelmedi. Sevmediğim yönlerden birisi giriş kısmının çok uzun sürmesiydi. Olayların patlak vermesi baya uzun sürdü. Patlak verdiğinde bile bir heyecan yoktu. Kitabın içinde yaşadığımı ben hissedemedim (Son 30 sayfada hissetmiş olabilirim.) Konu olarak farklıydı ama bu farklılığa bir duygu katılmadığından ilgi çekici değildi. Kitabı okurken meraklandıracak olayla karşılaşamayabilirsiniz. Dümdüz devam eden şaşırtıcılık sadece son 30 sayfada var. Evet son 30 sayfayı on beş dakikada falan okumuş olabilirim. Tek sevdiğim kısım sonuydu. Çünkü yazar sonunda beni şaşırtmayacak bir şey yapmayı başardı. Puanımı tamamen son kısma vereceğim. Evet, biliyorum kitap yorumumda çok olumsuz yargılar var ama beklentimin çok altında oldu. Instagram'da kitap o kadar çok ilgi gördüktü, doğal olarak benim de beklentim yükseldi. Ama gelin görün ki tam bir fiyasko oldu. Tabi renkler ve zevkler tartışılmaz ama eğer paylaştığım kitap yorumlarıyla birazda olsa zevklerimiz uyuşuyorsa sizde beklentilerinizi yüksek tutmasanız iyi olur. Bütün olumsuzlukları geride bırakarak devam ediyorum. 

Kitap seri halinde devam ediyor. Bu ilk kitabıydı ikincisinin adı da "Tuzak" olarak devam ediyor. Sonuncu kitaptı bilmiyorum. Artık okuyunca sizleri bilgilendiririm. Sziler ikinci kitabı okuduysanız ne düşündüğünüzü yorumlarda belirtirseniz sevinirim. Son alışverişimde bu kitabı almadım ama okumayacağım anlamına gelmiyor. Yarım bırakılmış kitap ve tamamlanmamış serileri sevmiyorum.

Evet arkadaşlar. Bugünkü kitap yorumumun sonuna gelmiş bulunmaktayız. Hoş bir yorum olmadı. Bunun için sizlerden özür diliyorum. Yukarıdada belirttiğim üzere uzun bir aradan sonra kitap alışverişi yaptım. Kitaplarım gelince bir sonraki yazımda sizlerle paylaşacağım. Umarım o yazımda daha çok pozitiflikte buluşuruz😌 Kendinize iyi bakın millet. Bol kitaplı günler!

                                                                                 ⭐⭐⭐

PUAN: 3/5

25 Temmuz 2020 Cumartesi

GECENİN GÖLGESİ (RUHLAR ÜÇLEMESİ-2)

Kitap Sayfası: 672
Yazar: Deborah HARKNESS

Alıntı:
"Madison'daki yalnızca birkaç dakikalık ilk zaman yürüyüşümden bu yana, zamanı ışık ipliklerinden ve renklerden oluşan bir madde olarak düşünmüştüm. Yeterince yoğunlaşırsanız tek bir ipliğe odaklanabilir ve onu kaynağına kadar izleyebilirdiniz. Şimdiyse zamanda birkaç yüzyıl yürüdükten sonra, görünüşteki basitliğini hayal edilemeyecek kadar çok sayıda geçmişi milyonlarca şimdiye ve sayısız potansiyel geleceğe bağlayan olasılık düğümlerini gizlediğini biliyordum. Isaac Newton zamanın kontrol edilemeyecek bir doğa gücü olduğuna inanmıştı. 1590'a güç bela geldikten sonra ona inanmaya hazırdım."
Herkese merhaba arkadaşlar. Sürekli sık aralıklarla yazacağımı söyleyip ayda bir yaptığım paylaşımlarla yine karşınızdayım. Nasılsınız? Günleriniz nasıl geçiyor? Kitaplarla aranız nasıl? Benim çok yoğun geçiyordu; fakat normalleşmeye başladım. Bundan dolayı kitap okumalarım artmış durumda. Bu arada istek listemdeki kitaplarda bitmek üzere, tavsiye kitaplarınız varsa bana söyleyin. Özellik fantastik veya bilim-kurgu tarzında çok beğendiğiniz kitap varsa lütfen belirtin. Bugün sizlere Ruhlar Üçlemesi serisinin ikinci kitabı hakkındaki düşüncelerimi anlatacağım. Aslında bu kitabı bitireli baya zaman geçti. Hatta bir hafta önce üçüncü kitabını bitirdim. Bundan dolayı bir sonraki gönderim üçüncü kitabı hakkında olacak. Hadi bakalım şimdi ikileyelim 😂 Birinci kitabı okuduysana eğer Diana ve Mathew'in geçmişe doğru yolculuğa çıkarak sonlandığını hatırlayacaksınız. Amaçları hem Ashmole 782'nin eksik sayfalarını bulmak hemde Diana'nın güçlerini nasıl kullancağını öğrenmektir. Bu zorlu yolculukta geçmiş yeniden yazılacaktır. Zamanlar arasındaki yolcuklarında hem kendilerine dost hemde düşman edineceklerdir. Kitabın başlarında olaylar iyi yönde giderken sonlarına doğrum çok şaşıracağınız iyi bir olacak. Kötü haber en son verilir ama maalesef kötü bir olayda tam olarak kitabın sonunda yer almaktadır. Ben bu olaya çok şaşırmış, aynı zamanda baya üzülmüştüm. Sizlerde şimdiden hazırlansanız iyi olur. İlk kitapta olaylarda yoğun bir aşk duygusu varken ikinci kitapta daha çok aile sevgisi üzerinde durulduğunu görmekteyiz. Konuya ayrıntılı girmeyeceğim; çünkü kitaptaki olaylar kısa sürede geliştiğinden çok fazla yaşanan olaylar var ve bunlar aşırı ayrıntılı. Aynı zamanda ilk kitaptan farklı olarak karakter kadrosu çok geniş. Başlarda alışırım diye düşünsemde hiç alışamadım, kitabın sonuna kadar karıştırdım. Anca üçüncü kitapta yerli yerine oturdu. Tabi bu gözünüzü korkutmasın. Çünkü ne kadar karışsada kitabın heyecanını bozmuyor. Şimdi sizlere bu kitabı diğer kitaplardan ayıran özelliğini söyleyeyim. Bu kitabı farklı kılan en önemli özellik geçmişte yaşamış önemli insanların bu kurguda yer alması. Bu önemli kişilikler Diana ve Mathew'in hikayesinin tamamlamasında yardım ediyorlar. 
Sizlere birazda kitabın yazım dilinden bahsedeceğim. Kitap ilk kitapta olduğu gibi sade bir dille yazılmış. Sadece kadrosu çok geniş olduğundan karışıklıklar mevcut olabiliyor. Kitap çok akıcı hiçbir şekilde elinizden düşürmeyeceğinize eminim. 
Evet arkadaşlar, bugünkü kitap yorumumun sonuna geldik. Eğer fantastik kitapları özelliklede romantik-fantastik karışık tarzda kitap türlerini seviyorsanız Ruhlar Üçlemesi serisine en kısa zamanda başlamanızı tavsiye ederim. Hatta kitaba karşı ön yargılarınız varsa ilk olarak dizisini izleyebilirsiniz. Tabi dizinin sadece ilk sezonu var. O da ilk kitabı konu almış ama unutmayınki kitap daha ayrıntılı ve daha güzel. Artık gevezeliği bırakmamın vakti geldi😅 Kendinize iyi bakın. Bol kitaplı günler 😊
                                                                    
                                                                    ⭐⭐⭐
                                                                   PUAN: 5/5

22 Haziran 2020 Pazartesi

YALANCI AŞKLAR SOKAĞI

Kitap Sayfası: 360

Yazar: Betül GÜÇLÜ


Alıntı:

“Aşk; diğer tüm bedensel olaylar gibi, tamamen biyokimyasal bir süreçten ibarettir ve soyut olan bir anlam taşımaz.”  

Herkese merhaba arkadaşlar. Uzun bir aradan sonra yeniden sizlerleyim. Nasılsınız? Hayat nasıl geçiyor? Dışarıda mısınız yoksa benim gibi evde takılanlardan mı? Havalarda çok sıcak, dışarıya çıkmak da tam bir işkencedir. Sizlerle bayadır yazı paylaşamıyordum, evet. Neden mi? Tabi ki son okuduğum kitap yüzünden. O kadar sıkıcıydı ki bir ayda bitirebildim. O kitabın adı “Hekate’nin Kızları”ydı. Herkes Instagram ortamında çok beğendiğini dile getirmiş. Durum böyle olunca sorun bende mi diye düşünmedim değil. Kısacası bu kitapla imtihanım bitince yeni kitaba başlayabildim. Sizlere bugün anlatacağım kitabın adı “Yalancı Aşklar Sokağı”. Toplam üç gün içerisinde bitiriverdim. Bu kadar hızlı olmamın sebebi hem kitap güzeldi hemde artık sizlerle yazı paylaşma zamanımın gelmiş olmasıydı. Şimdi kitabı yorumlamaya geçelim. 

İlk olarak kitabın konusuna hafif değinmekle başlayacağım: Kitabımızın baş kahramanı olan Mısra Sezgin, iki kardeşi ve babaannesiyle hayata tutunmaya çalışan genç bir kızdır. Erkek kardeşinin yaptığı araba kazasıyla kendisini evlilik oyununun içinde bulur. Tabiki kitabın olmazsa olmazı bu oyunun içinde yakışıklı kahramanımız Kerem’de olacaktır. Ufak bir oyunla başlayan bu kitap bir aile geçindirmenin zorluklarını gözler önüne sererek, aşk maceralarına doğru yol almaktadır. Aslına kitaba genel olarak baktığımızda klasik bir Betül Güçlü temasıyla karşılıyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın Betül Güçlü’nün kitaplarını çok severim. Aile ve aşkı harmanlayıp, mutlu sonlarla bitirdiği kitap temalarını kendisine çok yakıştırıyorum. Özellikle her kitabında olduğu gibi bu kitabında da kötü olaylara yer vermeyip, her şeyi hızlı bir biçimde geliştirmesi kitabın konusunu sıradanlıktan uzaklaştırıp, sizlerin tahminlerinizin ötesine çıkartıyor. İşte bundan dolayı Betül Güçlü’yü seviyorum. En sıradan konuları bile göz alıcı kılabiliyor. Kitabı okurken abartmadan aralara serpiştirilmiş hafif duygusal olaylar, Mısra’nın gündelik yaşamdan bir kız olabileceğini daha çok belirtiyor.  

Kitabın yazım diline geçtiğimizde, göreceğiniz gibi her zamanki gibi sade bir dille yazılmış. Daha öne yazarın diğer kitaplarını okuduysanız üslubundan ödün vermediğini göreceksiniz. Kitaptaki olayların abartılmadan ve bazı olayların dolandırılmadan anlatılması kitabı gerçekçi kılmış. Okurken kendinizi birden Mısra Sezgin olarak bulabilirsiniz. Benim bu kitapta tek eksik bulduğum karakterlerin görünüşleri hakkında yapılan betimlemeler oldu. Hatta yapılmayan betimlemeler diyede ekleyelim; çünkü bazı karakterlerin görünüşleri hakkında hiç bilgi yok. Tabi bu kitabın güzelliğine engel değil. Nazar boncuğu olsun diyelim. Konusunu anlatırken demiştim kötü olaylara yer verilmiyor. Bu durum sizlerde mutluluk hissiyatı oluşturuyor. Özellikle moraliniz bozuksa hemen elinize Betül Güçlü alın ve kendinizi bırakın. Evet arkadaşlar kitabımızın yazım dili hakkında söyleyeceklerim bu kadar.  

Benim şimdiye kadar okuduğum üçüncü Betül Güçlü’nün kitabı oldu. Bunlar: Küçük Mucizeler, Muzlu Pastam ve Yalancı Aşklar Sokağı oldu. İçlerinden en çok sevdiğim Yalancı Aşklar Sokağı oldu. Bir sonraki kitap alışverişimde yazarın diğer kitaplarını da almayı planlıyorum. Tabi bunun için elimdeki kitapları bitirmem gerek ve elimde çok kitap var. Şimdiyse yeni bir kitaba başlayacağım. Ay Günlükleri serisinin beşinci kitabı olan WinterAçıkçası başlamaya gözüm korkuyor. Çünkü kitap çok kalın. Tam 800 sayfadan oluşmakta. Umarım bu kitapta çabucak biterde diğer kitaplarımı bitiriveririm. 

Evet arkadaşlar. Bugünki yazımın sonuna geldik. Umarım sizleri sıkmamışımdır, yazımı beğenmişsinizdir. Sizlerin favori Betül Güçlü kitabınız hangisi? Yorumlarda belirtmeyi unutmayınız. Kendinize iyi bakın. Sağlıklı ve bol kitaplı günler! 

 

Alıntı:
"Madison'daki yalnızca birkaç dakikalık ilk zaman yürüyüşümden bu yana, zamanı ışık ipliklerinden ve renklerden oluşan bir madde olarak düşünmüştüm. Yeterince yoğunlaşırsanız tek bir ipliğe odaklanabilir ve onu kaynağına kadar izleyebilirdiniz. Şimdiyse zamanda birkaç yüzyıl yürüdükten sonra, görünüşteki basitliğini hayal edilemeyecek kadar çok sayıda geçmişi milyonlarca şimdiye ve sayısız potansiyel geleceğe bağlayan olasılık düğümlerini gizlediğini biliyordum. Isaac Newton zamanın kontrol edilemeyecek bir doğa gücü olduğuna inanmıştı. 1590'a güç bela geldikten sonra ona inanmaya hazırdım."
Herkese merhaba arkadaşlar. Sürekli sık aralıklarla yazacağımı söyleyip ayda bir yaptığım paylaşımlarla yine karşınızdayım. Nasılsınız? Günleriniz nasıl geçiyor? Kitaplarla aranız nasıl? Benim çok yoğun geçiyordu; fakat normalleşmeye başladım. Bundan dolayı kitap okumalarım artmış durumda. Bu arada istek listemdeki kitaplarda bitmek üzere, tavsiye kitaplarınız varsa bana söyleyin. Bugün sizlere Ruhlar Üçlemesi serisinin ikinci kitabı hakkındaki düşüncelerimi anlatacağım. Aslında bu kitabı bitireli baya zaman geçti. Hatta bir hafta önce üçüncü kitabını bitirdim. Bundan dolayı bir sonraki gönderim üçüncü kitabı hakkında olacak. Hadi bakalım şimdi ikileyelim 😂 Birinci kitabı okuduysana eğer Diana ve Mathew'in geçmişe doğru yolculuğa çıkarak sonlandığını hatırlayacaksınız. Amaçları hem Ashmole 782'nin eksik sayfalarını bulmak hemde Diana'nın güçlerini nasıl kullancağını öğrenmektir. Bu zorlu yolculukta geçmiş yeniden yazılacaktır. Zamanlar arasındaki yolcuklarında hem kendilerine dost hemde düşman edineceklerdir. İlk kitapta olaylarda yoğun bir aşk duygusu varken ikinci kitapta daha çok aile sevgisi üzerinde durulduğunu görmekteyiz. Konuya ayrıntılı girmeyeceğim; çünkü kitaptaki olaylar kısa sürede geliştiğinden çok fazla yaşanan olaylar var ve bunlar aşırı ayrıntılı. Aynı zamanda ilk kitaptan farklı olarak karakter kadrosu çok geniş. Başlarda alışırım diye düşünsemde hiç alışamadım, kitabın sonuna kadar karıştırdım. Anca üçüncü kitapta yerli yerine oturdu. Tabi bu gözünüzü korkutmasın. Çünkü ne kadar karışsada kitabın heyecanını bozmuyor. Şimdi sizlere bu kitabı diğer kitaplardan ayıran özelliğini söyleyeyim. Bu kitabı farklı kılan en önemli özellik geçmişte yaşamış önemli insanların bu kurguda yer alması. Bu önemli kişilikler Diana ve Mathew'in hikayesinin tamamlamasında yardım ediyorlar. 
Sizlere birazda kitabın yazım dilinden bahsedeceğim. Kitap ilk kitapta olduğu gibi sade bir dille yazılmış. Sadece kadrosu çok geniş olduğundan karışıklıklar mevcut olabiliyor. Kitap çok akıcı hiçbir şekilde elinizden düşürmeyeceğinize eminim. 
Evet arkadaşlar, bugünkü kitap yorumumun sonuna geldik. Eğer fantastik kitapları özelliklede romantik-fantastik karışık tarzda kitap türlerini seviyorsanız Ruhlar Üçlemesi serisine en kısa zamanda başlamanızı tavsiye ederim. Hatta kitaba karşı ön yargılarınız varsa ilk olarak dizisini izleyebilirsiniz. Tabi dizinin sadece ilk sezonu var. O da ilk kitabı konu almış ama unutmayınki kitap daha ayrıntılı ve daha güzel. Artık gevezeliği bırakmamın vakti geldi😅 Kendinize iyi bakın. Bol kitaplı günler 😊
                                                                    
                                                                    ⭐⭐⭐
                                                                   PUAN: 5/5

2 Haziran 2020 Salı

CADILARIN KEŞFİ (RUHLAR ÜÇLEMESİ-1)

Kitap Sayfası: 672
Yazar: Deborah HARKNESS

Alıntı:
"Bildiğim kadarıyla dünyanın dönmesini sağlayan iki duygu var. Biri korku, diğeri de arzu."
Herkese merhaba arkadaşlar. Bir süredir sizlerle yazı paylaşamıyordum. Yorumlayacağım o kadar çok kitap var ki bir türlü seçemediğimden bu süre uzadı. Nasılsınız? Karantina süreçleriniz nasıl geçiyor? Benim oldukça yoğun geçiyor. Tabi kitap yönünden değil. Çünkü şu an okumakta olduğum kitap beni baymak üzere. Hekate'nin Kızları'nı okuyorum. Herkes çok beğenmiştim. Beklentimin hiçbirini karşılamadığından on beş gündür kitabı bitirmeye çalışıyorum. Kitabı bir gün bitirebilirsem düşüncelerimi sizle paylaşacağım. Şimdi bugünkü kitabımıza geçelim. 
Bugün sizlere Cadıların Keşfi serisinin ilk kitabını anlatacağı. Ben bu kitapla tanışmam aslında dizisi sayesinde oldu. İlk dizisini izledim ve izlerken kitabının olduğundan haberim yoktu. Dizisi muhteşemdi. Bu yorumunun aynısını kitabı içinde yapabilirim. Fantastik kitaplar arasında ilk beşe gireceğini düşündüğüm bir seri. Çok kalın bir kitap olduğundan ilk okumaya başladığımda gözüm korkmuştu. Tek kalın olmasıda değil, yazım puntosuda ufacıktı. Hatta bundan kitabı okurken gözlerime ağrı giriyordu. Tabi bunun bir sebebi kitabı elimden bırakmadan aralıksız okumamdı. Artık kitabın konusunda bahsetme vakti geldi. Konu olarak Diana ve Mathew, Ashmole 782 adlı kitabın gizemini anlatmaktadır. Diana cadı kanından gelmekte olup normal bir insan gibi yaşamaya kendini adamıştır. Bir gün kütüphanede araştırma yaparken uzun zamandır kayıp kitabı keşfetmesiyle tüm iblislerin, cadıların ve vampirlerin dikkatini üzerine çekmiştir. Mathew adında bir vampir ilk başlarda kitap için Diana'ya yaklaşırken aralarındaki ilişki farklı boyutlara varır. Bu ilişkinin ilerlemesi üç türüde rahatsız edip olaylar daha da karmaşık hale gelir. Tüm bu karmaşalarının temeller serinin ilk kitabında yani Cadıların Keşfi'nde anlatılır. 
Yazım dilinden biraz bahseceğim. Kitap sade bir dille yazılmamış. Tabi bu durum daha çok çok fazla ünlü insanların adı ve başka bir ülkeye ait kelimeler, cümleler olduğundan sade değil. Kafanız karışmasın; çünkü bu durum kitabın akışını etkilememektedir. Kitap çok uzun olduğu halde su gibi akıp gitmektedir.
Sizlere yazının başında dediğim gibi dizisi çekilmiştir. Bence ilk diziyi izleyip ondan sonra kitaba başlamanız daha uygun olur. Böylece kitap kafanızda çok daha rahat şekilleniyor.
Evet arkadaşlar. Bugünkü yazımın son cümlesini de yazarak bitiriyorum. Karantina günlerinde kendinize iyi bakın. Bol kitaplı günler!
⭐⭐
PUAN: 5/5

5 Mayıs 2020 Salı

KİTAP ALIŞVERİŞİM-3 (MAYIS)


Herkese merhaba arkadaşlar. Uzun bir aradan sonra sizlerle yeni bir yazıyla karşınızdayım. Nasılsınız? Günleriniz nasıl geçiyor? Benim her zamanki gibi gidiyor. Diğer yazılarımdan tek farkı yeni bir kitaba başlamış olmam. Şuan bu yazıyı bile zor yazıyorum. Çünkü kitabı bir an önce okumak istiyorum. Çok heyecanlı gidiyor. Sır yumağından oluşmuş bir kitap. Tabi bugünkü bu yazım bu kitap hakkında olmayacak; fakat bu kitap Mayıs ayı için yaptığım kitap alışverişi arasından seçtiğim kitaptır. Bilin bakalım hangisi? Morgan Matsın'ın, İkinci Şans adlı kitabına dün başladım. Şuan 132. sayfadayım. Düşünün ne kadar heyecanlı. Bildiğiniz üzere Morgan Matson'ın bir diğer kitabı olan Amy ve Roger'ın Efsanevi Yolculuğu adlı kitabını da okumuştum. Hatta onun yorumunu sizlerle paylaşmıştım. İncelemek isterseniz linke tıklayabilirsiniz. (https://reatherfeather.blogspot.com/2019/11/amy-ve-rogerin-efsanevi-yolculugu.html) Bu kitabı da bir içim suda bitirmiştim. Yazarın kitapları çok hoşuma gitmeye başladı. Neyse konumuzdan çok saptım. Artık dönüş vakti geldi. Arkadaşlar bugünki yazı biraz kısa olcak şimdiden buna değineyim ☺️
Yakın vakitte elimde okumadığım kitap kalmayınca bende yeni kitaplar alma kararı aldım. Dokuz tane kitap aldım. Şuna kadar yaptığım en büyük kitap alış verişim bu oldu. Fiyat olarak beni zorladığından dolayı birde çok fazla kitap aldığımda okumadığımdan dolayı azar azar alıyordum. Ama bu sefer bildiğiniz üzere Covid-19 virüsü nedeniyle sık sık sipariş verip, kargoda çalışan kişilerin işlerini rahatlatması için fazla aldım. Sizlerde böyle yaparsanız onlar için kolaylık sağlamış olursunuz. Bu dönemde hassas davranmamız gerek. Bildiğiniz üzere ki ben kitaplarımı tek bir siteden alıyorum. okuoku.com sitenin adresi budur. Tabi artık ismini değiştirmişler, Kitap Sepeti yapmışlar. Girince şaşırmayın ☺️ Benim bu sitede alacağım kitapların belirlenmiş bir listesi var. Favorilerime ekliyorum. Bu liste düzenli değil. Çünkü kimi kitaplar seri şeklinde ve ben sadece ilk kitabı ekliyorum yada bazen eklemeyi unuttuğum kitaplar oluyor. Bir gün bu listeyi düzenlediğimde sizlerlede paylaşabilirim. Şimdi gelelim kitaplara ve fiyatlarına. Size listeleme halinde bilgi vereceğim. Geçelim bakalım neler aldım:
1. Hekate'nin Kızları: Instagram'da çok sık denk gelince merak edip bende aldım. Toplam 512 sayfa. Fiyatı da 25,20 TL.
2. İsyan: Yine Instagramda çok denk geldiğim ve merak ettiğim kitaplardan biriydi. 296 saydan oluşuyor. Fiyatı 14,90 TL.
3. Winter: Ay Günlükleri Serisi'nin devamı olduğundan aldım. Artık bu seriyi bitirmenin vaktinin geldiğini düşünüyorum 😂  Aldığım kitaplar arasında en kalını buydu. 800 sayfa. Fiyatı 29.25 TL.
4. Hayat Kitabı: Yine bir seri daha. Cadıların Keşfi adlı serisinin üçüncü kitabı. Sayfa sayısı 616. Fiyatıda 31,49 TL.
5. İkinci Şans: Tamamen almak istediğim için aldım. Başka nedeni yok😂 432 sayfa. Fiyatı 21 TL.
6. The Book Of  M: Kıyamet Başlıyor!: Yine Instagram'da denk geldiğim kitaplardan biriydi. Tabi bir, iki ay önce denk geldim ve yeni alabildim.  Sayfa sayısı yok. Fiyatı 23,40 TL.
7. Lola ve Komşu Çocuk: Yine bir seri ve yine ben 😂 320 sayfa. Fiyatı 26,60 TL.
8. Yalancı Aşklar Sokağı: Betül Güçlü'nün bütün kitaplarını okumayı hedefliyorum. Fiyatı 19,90 TL.
9. Prenses ve Hayranı: Geekerella adlı kitabın yan serisi olduğunu duydum. Bakalım okuyunca ne olduğunu göreceğim. Fiyatı 19,90 TL.
Evet arkadaşlar. Aldığım kitapların hepsi bunlar. Etiket tutarı 358,98 TL. Ben indirimli aldım ve 211,64 TL ödedim. 
Bugünkü yazımın sonuna geldik. Bir sonraki yazımda kitap yorumuyla karşınızda olacağım. Kendinize iyi bakın, bol kitaplı günler. 

25 Nisan 2020 Cumartesi

MAVİ GECE


Kitap Sayfası: 400
Yazar: K. KÜBRA BERK

Alıntı:
"O gece sıradan bir gece değildi, sevgilim. Ben senin gecelerinde kayboldum, sen benim bitmek bilmeyen gündüzlerimde. Ne zifiri karanlık ne aydınlık... O gece bizim umudumuz ve mucizemizdi. O gece maviydi."
Herkese merhaba arkadaşlar. Bugün yeni bir kitap yorumuyla karşınızdayım. Nasılsınız? Hayat nasıl gidiyor? Benim diğer yazılarımda belirttiğim gibi yine aynı. Ders ve kitap okuma. Bu ara yeni bir diziye başlamak istiyorum ama dikkatimi çeken hiç yok. Sizlerin tavsiye ettiğiniz dizi varsa yorumda belirtebilirsiniz. Tür olarak farketmez. Şimdi bugünün kitabına geçelim.
Bugün sizlere Instagram'da çok sık denk geldiğim Mavi Gece adlı kitabı anlatacağım. Biraz spoiller içerebilir. Ona göre yoruma başlamadan önce tedbirinizi alınız. Mavi Gece. Gece adındaki bir kızın babasının ölümünden sonraki hayatını anlatmaktadır. Annesiyle babası ayrı olan Gece, annesi ve üvey babası tarafından yaz tatilinde sürgün edilir. Evet, doğrudur. Sürgün ediliyor. Peki nereye? Nereye olduğunu Gece dahi bilmez. Tek bildiği gittiği yeri ve insanları bilmemesi veya tanımamasıdır. Orada Gece'yi bekleyen bir takım olaylar olur. Emir adındaki bir gencin karanlık dünyasını keşfeder ve hem kendi başını hemde Emir'in başını belaya sokar. Aslında Gençlik tarzında yazılmış klasik bir kitap. Konunun temeli yapısı aynı: Aşk ve genç kız. Ben buna karşı değilim. Lütfen yanlış anlaşılma olmasın ama karşı olduğum olay şu: Neden genç yazarlarımızın çoğu aynı konuyu hedef alıyor? Benim okuduğum gençlik kitaplarının temeli hep bu oldu: Aşk ve masum kız, kötü oğlan ve iyi kız, başı belada kız ve kahraman çocuk... Bunun gibi bir çok örnek sayarım. Peki sonuç ne? Aşk. Sürekli aşk üzerine yoğunlaşılıyor. Bununda edebiyatımızı basite indirgediğini düşünüyorum. Bazı kitaplar başlamadan sonunu veriyor. Aşık olur ve mutlu son. Bu kadar net. Umarım yakın vakitte bu konuda yenileme yapılır ve daha farklı konularda kitap okuruz. 
Şimdi sizlere yazım dilinden bahsetelim. Yazımı sade bir dille yazılmış. Konu icabı sıkmadığından akıcıydı. Öyle aman aman bağlayıcı bir kitap olmadığından yinede iki üç günde bitiyor. Kitabı alırken kapağı çok dikkattimi çekmişti. Göze çarpa bir kapağa sahip. Bununla beraber kitabın adının alakasını pek çözemedim. Bir paragrafta Emir'in söylediği sözden almış adını. Aklıma gelmişken kitapta rahatsız edici bulduğum bir şeyi belirteceğim sizlere. Kitapta Emir, Gece'ye sürekli karşıma çıkıyorsun, senden uzak kalmamak elimde değil anlamında bir cümle kuruyor. Bu cümleyi okuduktan sonra daha çok dikkat ettim ama öyle uzak kalmayan, sürekli beraber oldukları yada hep karşılaştıkları bir olay yok. Bunları sayarsam bir elin beş parmağını geçmez. Tabi ailecek yemek yemelerini falan saymıyorum. Çünkü Emir'in o cümlesinden olağanüstü karşılaşma çok oluyormuş gibi anlam çıkarıyorum. Bu anlama gelen cümle bir tek beni mi rahatsız etti? Siz kitap hakkında ne düşünüyorsunuz?
Evet arkadaşlar bugünkü kitap yorumumun sonuna geldik. Umarım sizin için yararlı bir yorum olmuştur. Bir sonraki kitapta görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın, bol kitaplı günler!
⭐⭐
PUAN: 4/5

20 Nisan 2020 Pazartesi

NEVERNIGHT KUZGUNUN GÖLGESİ


Kitap Sayfası: 450
YAZAR: JAY KRISTOFE

ALINTI:
"Çok fazla kitap var. Çok az yüzyıl."
Herkese merhaba arkadaşlar. Bugün yeni bir kitap yorumu ile karşınızdayım. Nasılsınız? Karantina günleriniz nasıl geçiyor? Benim ders çalışarak ve akşamları kitap okuyarak geçiyor. Bu aralar Kpss çalışmaya ağırlık verdiğimden kitap okumalarımı azaltmak zorunda kaldım. Bir beş ay kadar da bu böyle devam edecek gibi gözüküyor. Ah, açıkcası sabahtan akşama kadar kitap okumaları özlüyorum. Şu ara bir saat kadar okusamda çok fazla bilgisayar ve kitapla haşır neşir olduğumda gözlerimde ağrımaya başladı. Kısacası benim tarafımda durumlar pek iç açıcı değil ☺️ Çok fazla gevezelik yaptım. Hadi kitap yorumuna geçelim.
Bugün sizlere başlıkta da gördüğünüz üzere Nevernight Kuzgunun Gölgesi adlı kitabı yorumlayacağım. Yazarız Illuminae Dosyaları adlı kitabın yazarlarından biri olduğundan çok merak ediyordum ve en sonunda alıp okudum. Kimsenin etkisi altında kalmadan söyleyeceğim ki kitap benim için tam bir hayal kırıklığı oldu. Konusu yönünden ne kadar çekiciliği olsada yazarın dili o kadar ağırdı ki kitabı çok zor bitirdim. Kitap Mia adında genç bir darkinin intikam almasını ve bu intikam yolunda başından geçen maceraları anlatıyor. Yazarın yarattığı dünyayı özgün buldum. Çünkü benzerine bile kütüphanemdeki kitaplarda denk gelmedim. Bundan dolayı sevsemde yazarın ağır bir dil kullanarak anlatması yönünden sevmedim. Çok zor anlıyordum. Akıcılığına da ters düşüyordu. Betimleme yönünden aralıklı çok aralıklı az denk geldim. Peki bu nasıl oluyor? Örnek verecek olursam betimlenecek bir karakter var. Ayrıntılı betimleme yapmış ama kimi betimleme yerlerini de hiç betimleme yapmamış. Yazarın çok garip bir üslubu olduğu gerçek. Ben sevemedim. Kitapta en çok gözüme batan olaysa, okurken yazarın aralara girip not vermesi. Hani kelimenin sağ üst köşesine işaret koyup sayfanın en altında not belirtilir ya, evet ondan bahsediyorum. Bu kadar çok varki bir yerden sonra yeter diyesim geldi. Sürekli okuduğum yer bölünüyordu ve sıkmaya başlıyordu. Bende bir yerden sonra notların tamamını okumamaya başladım. hemen hemen 450 sayfadan oluşan bu kitabı bitirdim 14 günümü aldı. Umarım ikinci kitabıda böyle olmazda rahatça okurum☺️ 
Evet arkadaşlar. Bugünkü kitap yorumumun sonuna gelmiş bulunmaktayız. Olumsuzluklarla dolu bir yazı olduğunun farkındayım. Bir dahaki yazıda pozitif kalmaya çalışacağım☺️ Bir sonraki kitap yorumunda görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın, bol kitaplı günler!
⭐⭐
PUAN: 3/5